Yorgunluk, üniversite sınavlarına hazırlanmanın yorucu günlerinden iş için mücadele vermeye ve değişmek için çabalamaya kadar hayatımızın pek çok alanında karşımıza çıkabilir. Tükenmişlik hissine kapıldığımızda, psikolojimiz yorgunlukla savaşta galip gelebilmeyi başarmalıdır.
Takdiri Al ve Ver
Tükenmişlik koçu Anna Katharina Schaffner’a göre, ne takdir ne de övgü alıp vermemek tükenme olasılığımızı önemli ölçüde artırır. Uzun vadede olumlu geri bildirim eksikliği, bizi psikolojik olarak küçültür ve değersiz hissettirir.
Perspektif Her Şeydir
Tükenmişliğin, çağımızın en önemli sorunlarından biri olduğunu düşünebiliriz. Ancak tarih boyunca, yorgunlukla mücadele eden insanlarla karşılaşılmıştır. Tükenmişlik, geçmişte “acedia” veya “nevrasteni” gibi isimlerle anılıyordu. Bu kaygılar, toplumsal değişimlerin bir sonucu olarak yüzyıllardır varlığını sürdürüyor.
Çalışma Hayatı Dostumuz Değildir
Geçmişte, mevsimler ve gün ışığı çalışma düzenimizi belirlerken, endüstrileşme, işe ve zamana karşı farklı bir tutum gerektirdi. Çalışma coşkusu, disiplin ve verimliliğe dönüştü. Hatta tembellik, ölümcül günahlardan biri olarak görülüyordu.
Çoğu insan, bu düşünceleri içselleştirmiş ve başarı olmadan hiçbir şey olmadığına, çalışmadan değersiz olduğuna inanmıştır. Benjamin Franklin’in ünlü ifadesi “zaman paradır”, çalışma ve başarı baskısı yaratmaktadır.
Bir Hobi Edinin
Tükenmişliğe karşı en güçlü panzehirlerden biri, hobidir. Hobiler, hayatımıza mutluluk ve sosyal bağlar katar. Bahçecilik, dans veya örgü örme gibi uğraşlar, bizi çok yönlü insanlar haline getirir. Farklı dünyaları beslemek, gelişmemiz için hayati önem taşır.
İçinizdeki Eleştirmeni Eğitin
Birçoğumuz, zihnimizde bizi sürekli yargılayan olumsuz bir sese aşinayızdır. Bu ses, bize yetersizliklerimizi ve hatalarımızı söyler. İçimizdeki eleştirmen, olumsuzluğu büyütür ve yorgunluğumuzun başlıca nedeni olabilir.
Kabul ve Kararlılık Terapisi, iç eleştirmenimizi yönetmek için güçlü araçlar sunar. Bu terapi, eleştirmenimizi zihin gevezesi olarak ele almamızı ve dikkati onun söyleyeceklerinden biçimine kaydırmamızı öğretir.
Yaşam Maliyetinizi Hesaplayın
Henry David Thoreau, “Walden” adlı kitabında, yaşam maliyeti kavramını ortaya koymuştur. Bu, amaçlarımıza ulaşmak için feda ettiğimiz zaman, enerji, sağlık ve zihinsel refah miktarıdır. Çoğumuz, düşünmeden para kazanmaya veya statü elde etmeye çalışırız. Ancak, bunları zamanımızla ve sağlığımızla öderiz.
Kendimize, seçimlerimizin yaşam maliyetini sormalıyız. Eğer çok yüksekse, ayarlamalar yapmamız ve zamana ve sağlığa öncelik vermemiz gerekebilir.
Hayır Demeyi Öğrenin
Yorgun olduğumuzda, taahhütlerimizi temel değerlerimizle eşleştirmeliyiz. Hangileri gerçekten önemli ve anlamlı olanı destekliyor? Hangileri alakasız veya değerlerimizle çelişiyor? Bu, zamanımızı neye harcamak istediğimizi bilinçli bir şekilde düşünmek anlamına gelir.
Güvenli ortamlarda küçük isteklere hayır demeyi uygulamaya başlayabilir ve böylece hayır deme kapasitemizi geliştirebiliriz.
80/20 İlkesini Uygulayın
80/20 ilkesi, çabalarımızın şaşırtıcı derecede küçük bir kısmının başarılarımızın büyük bir kısmına yol açtığını gösterir. Bu nedenle, yaşamın herhangi bir alanında en önemli sonuçları veren faaliyetlerimizin %20’sini belirlemeliyiz.
Dinlenmeye Öncelik Verin
Tükenmişlik, vücudumuzun ve zihnimizin parçalandığını ve dinlenmeye ihtiyaç duyduğunu işaret eden bir uyarıdır. Ancak çoğu zaman tam tersini yaparız. Kendimizi daha fazla geride bulduğumuz için vücudumuza dinlenme izni vermeyiz.
Her gün uygun molalar vermek ve dinlenme sanatını yeniden öğrenmek önemlidir. Dinlenmek, çalışmayı da besler.
Stoacılardan İlham Alın
Stoacılar, acımızın dış koşullardan değil, bu koşullara verdiğimiz tepkilerden kaynaklandığına inanıyorlardı. Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius, zihinsel enerjilerimizi nasıl harcamamız gerektiği konusunda pragmatik görüşlere sahipti.
Stoacılar, kontrol edemediklerimiz hakkında endişelenmenin anlamsız olduğuna ve beklentilerimizi kontrol etmemiz gerektiğine inanıyorlardı. Marcus Aurelius’un dediği gibi: “Yalnızca bir deli kışın incir arar.”