İslam dininde kerahat vakitleri, namaz kılınması ve diğer ibadetlerin yapılması için uygun olmayan zaman dilimlerini ifade eder. Bu vakitlerde ibadet etmenin mekruh kabul edilmesinin temel nedeni, geçmişte güneş tapan topluluklara benzetilmemektir. Çünkü bu topluluklar güneşin doğuşu, batışı ve gökyüzünün en yüksek noktasında bulunduğu zamanlarda güneşe tapınmaktaydı.
Kerahat vakitleri üç gruba ayrılır:
Güneşin doğmasından sonra ışınlarının gözü kamaştıracak seviyeye geldiği sabah vakti (yaklaşık 45-50 dakika): Bu vakit, "doğuş kerahati" olarak bilinir ve güneş tapanların sabah güneşine tapınmalarından kaynaklanır.
Öğle namazından yaklaşık 10 dakika önce, güneşin gökyüzünün tam tepe noktasında bulunduğu vakit ("istiva kerahati"): Bu vakit, güneş tapanların öğle yemeğinden önce güneşe tapınmalarından dolayı mekruh kabul edilir.
İkindi namazından sonra güneşin sararıp göz kamaştırmaz hale geldiği vakitten batışına kadar olan vakit ("batış kerahati"): Bu vakit, "akşam kerahati" olarak da bilinir ve güneş tapanların akşam güneşe tapınmalarından kaynaklanır.
Kerahat vakitlerinde farz ve nafile namazların kılınması mekruh olsa da bu zamanları başka ibadetler için değerlendirmek mümkündür. Bu vakitlerde zikir çekmek, tövbe etmek, Kur’an okumak veya ibadetlere hazırlanmak gibi faaliyetler yapılabilir.
Kerahat vakitlerine uyulması, Allah’ın emirlerine riayet etmenin ve güneşe tapanlara benzememek için alınan bir tedbirdir. Ayrıca, bu vakitlerde ibadet etmek kişinin kalbini meşgul edebilir ve Allah’a karşı olan saygısını azaltabilir.
Sonuç olarak, kerahat vakitleri, namaz kılmak ve diğer ibadetleri yapmak için uygun olmayan zaman dilimleridir. Bu vakitlerin bilinmesi ve bu zamanlarda ibadetlerden kaçınılması, İslam inancına uygun bir şekilde yaşamak ve güneşe tapanlara benzememek için büyük önem taşır.