enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,4226
EURO
36,3212
ALTIN
3.063,15
BIST
9.910,61
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
9°C
İstanbul
9°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Yağmurlu
6°C
Pazartesi Yağmurlu
6°C
Salı Çok Bulutlu
7°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
7°C

Deyimler ve Anlamları – En Çok Bilinen Deyimler Sözlüğü – Kısa Uzun Deyim Örnekleri

Deyimler ve Anlamları – En Çok Bilinen Deyimler Sözlüğü – Kısa Uzun Deyim Örnekleri
10.01.2025 15:20
A+
A-

Deyimler ve Anlamları

Abayı yakmak: Birine aşık olmak.
Abbas yolcu: Yolculuğa çıkmaya kararlı.
Abes kaçmak: Söylenilen sözün ortama, konuya uymaması.
Abuk sabuk konuşmak: Saçma sapan konuşmak.
Acemi çaylak: Tecrübesiz.
Açık vermek: Gelirleri giderleri karşılamamak.
Ağız kalabalığı: Konu dışı sözler.
Babasının hayrına: Hiçbir çıkar gözetmeksizin.
Bacak kadar: Kısa boylu.
Badire(yi) atlatmak: Tehlikeli durumu geçmek.
Başı sıkışmak: Zorluk yaşamak.
Başı sonu belli değil: Düzensiz, karmaşık.
Boynunun borcu: Yapması gereken iş.
Caka satmak: Gösteriş yapmak.
Cambul cumbul: Sululuo.
Can alıcı yer: En önemli nokta.
Can atmak: Çok istemek.
Dağa çıkmak: Eşkıya olmak.
Dağa kaldırmak: Birini zorla alıkoymak.
Dağarcığına atmak: Bilgi edinmek.
Dağdan gelip bağdakini kovmak: Geç gelenin önce geleni yerinden etmek istemesi.
Ecel teri dökmek: Çok korkmak.
Eceli gelmek: Ölmek.
Eceline susamak: Ölümüne yol açacak kadar tehlikeli işlere kalkışmak.
Eciş bücüş: Çarpık ve çurpuk.
Edebiyat yapmak: Gereksiz sözler söylemek.
Falso vermek: Hata yapmak.
Fareler cirit oynamak: Issız olmak.
Farkına varmak: Fark etmek.
Felce uğramak: Bozulmak.
Gaflet basmak: Uykusu gelmek.
Gaflete düşmek: Dalgın olmak.
Gam yememek: Kaygılanmamak.
Gani gönüllü: Cömert.
Gâvur etmek: Boşa harcamak.
Ha babam (ha): Sürekli.
Habbeyi kubbe yapmak: Küçük bir şeyi büyütmek.
Haber uçurmak: Gizlice haber göndermek.
Ha bire: Sürekli.
Irağı yakın etmek: Zor işleri başarmak.
Isıtıp ısıtıp önüne koymak: Sürekli aynı şeyi tekrarlamak.
Iska geçmek: Hedefi tutturamamak.
Iskartaya çıkarmak: Değersiz bulmak.
Islah etmek: Doğru yola getirmek.
İcabına bakmak: Gerekli işlemleri yapmak.
İcat çıkarmak: Sorun yaratmak.
İç çekmek: Üzülmek.
İç etmek: Gizlemek.
İç gıcıklamak: İstek uyandırmak.
Jeton düşmemek / takılmak: Anlamamak.
Jetonu geç düşmek: Sonra kavramak.
Jurnal etmek: İhbar etmek.
Kabak tadı vermek: Bıktırmak.
Kabına sığmamak: Sevinçlenmek.
Kabir azabı çekmek: Çok sıkılmak.
Kabuğuna çekilmek: Dış dünyayla ilişkiyi kesmek.
Kafadan atmak: Rastgele konuşmak.
Laf (söz) altında kalmamak: Konuşmalarda sözün altında ezilmemek.
Laf (söz) aramızda: Konuşulanların gizli kalmasını istemek.
Laf atmak: Dokunaklı sözler söylemek.
Lafa tutmak: İşi uzatmak.
Madalyanın ters yüzü: Olayın olumsuz yönü.
Madik atmak: Aldatmak.
Mahalleyi ayağa kaldırmak: Bağırıp çağırarak gürültü çıkarmak.
Mahkemelik olmak: Mahkemeye düşmek.
Mahşer midillisi: Fitneci.
Nabzını yoklamak: Niyetini anlamaya çalışmak.
Nalıncı keseri gibi kendine yontmak: Her işte kendi çıkarını düşünmek.
Nam almak: Tanınmak.
Namus belası: Namusu için sıkıntı çekmek.
Ocağına incir dikmek: Ailesini dağıtmak.
Ocağını söndürmek: Ailesini yok etmek.
Oğul balı: Oğullarında alınan gelir.
Öç almak: Yapılan kötülüğün acısını çıkarmak.
Ödü patlamak: Çok korkmak.
Öküzün altında buzağı aramak: Bahaneler uydurmak.
Öküz öldü, ortaklık bozuldu: Bağlantı koptu.
Pabucunu ters giydirmek: Güç duruma düşürmek.
Pabuç bırakmamak: yılmamak.
Pabuç pahalı: Tehlikeli iş.
Paçaları sıvamak: Bir işe hazırlanmak.
Rahat durmamak: Yaramazlık etmek.
Rahatına bakmak: Rahat yaşamak.
Rahatlık (rahat) batmak: Rahatlığa alışıp hareketsiz kalmak.
Rahat yüzü görmemek: Sürekli sıkıntı çekmek.
Sabaha çıkamamak: Sabahtan önce ölmek.
Sabahı etmek (veya bulmak): Sabahlamak.
Sabahın köründe: Çok erken.
Sabır taşı: Çok sabırlı.
Sabrı taşmak: Dayanamaz olmak.
Şafak atmak: Tehlike karşısında tedirgin olmak.
Şafak sökmek: Güneşin doğmaya başlaması.
Şaha kalkmak: Coşmak.
Şaka gibi gelmek: İnanmamak.
Tabanları kaldırmak: Hızla kaçmak.
Tabanları yağlamak: Uzak bir yere gitmek.
Taban tabana zıt: Tamamen karşıt.
Taban tepmek (patlatmak): Çok yürümek.
Ucunu kaçırmak: Denetimi kaybetmek.
Ucu ortası belli olmamak: Nereden başlanacağının belli olmaması.
Ucunda bir şey olmak: Gizli bir amaç bulunması.
Ucu ucuna: Ancak yetişecek kadar.
Üç buçuk atmak: Çok korkmak.
Üçe beşe bakmamak: Fiyat konusunda cimri davranmamak.
Üç otuzluk: Yaşı hayli ilerlemiş.
Ümidini kesmek: Artık ummamak.
Ümitsizliğe düşmek: Gerçekleşmeyeceğine inanmak.
Vakit geçirmek: Oyalanmak.
Vakit kazanmak: Zamanı uzatmak.
Vakitli vakitsiz: Uygun olmayan zamanda.
Vaktini almak: Epey zaman harcanmasını gerektirmek.
Yabancılık çekmek: Bir yerde yabancı olmaktan kaynaklanan zorluklar yaşamak.
Ya bu deveyi gütmeli, ya bu diyardan gitmeli: Bu işi mutlaka yapmalı, yoksa buradan gitmeli.
Ya devlet başa, ya kuzgun leşe: Girilen işin ya büyük bir varlığa ya da yokluğa yol açması.
Yad eller: Gurbet.
Zahmete sokmak: Sıkıntı vermek.
Zaman kazanmak: Birini oyalayarak ihtiyacı olduğu zamanı mümkün olduğunca uzatmaya çalışmak.
Zaman kollamak: Uygun bir fırsat beklemek.
Zaman öldürmek: Boş şeylerle vakit geçirmek.
Zaman vermek: Bir iş için belli bir süre ayırmak.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.