Suriye’deki devrim, Baas ve Esed diktatörlüğünü sona erdirmekle kalmadı, aynı zamanda Orta Doğu’yu etkileyecek yeni bir sürecin başladığını da işaret etti.
Bu devrimle tetiklenen süreç, adil bir yeni dünya düzenine kapı aralayabilir. Ancak “Orta Doğu” adlandırmasının oryantalist olduğunu ve bölgenin çeşitliliğini yansıtmadığını unutmamak gerekir. Bu nedenle daha uygun bir isim olan “Merkez Afro-Avrasya” önerilmektedir.
Merkez Afro-Avrasya, coğrafi ve tarihsel bağlamda daha tarafsız bir isimlendirme sunar. Aynı zamanda bölgenin stratejik önemini, kültürel çeşitliliğini ve tarihsel rollerini doğru bir şekilde ifade eder.
Bu coğrafyayı oluşturan 24 ülkenin merkez ülkesi Türkiye’dir. Türkiye, bölge hukuku oluşturma konusunda öncü bir rol oynayabilir. Bu gücü, tarihi birikiminden ve bölgedeki etkinliğinden kaynaklanmaktadır.
Türkiye’nin bölgenin anayasa, medeni ve siyasi haklar, sosyal haklar ve devletlerarası ilişkiler hukukunu yeniden yapılandırmasına yönelik bir çalışma başlatması faydalı olacaktır. Bu çalışma, ülkelerin özgünlüğünü göz önünde bulundurarak ortak bir bölge hukuku hedeflemelidir.
Bu süreçte, her ülkenin birliğini ve bağımsızlığını esas alan bir hukuk ihraç edilmemeli, genel çerçevede mutabakat sağlanmış bir bölge hukuku oluşturulmalıdır. Bu hukukun ilk kapsamlı projesi, bölgesel bir ekonomi hukuku olabilir.
İsrail, ancak Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda Doğu Kudüs başkentli bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını kabul etmesi halinde bu sürece dahil olabilir. Kıbrıs ise iki devletli bir çözümle doğru konumda yer alabilir.
Türkiye’nin öncülüğünde, Merkez Afro-Avrasya hukukunun inşası, bölgenin küresel emperyalizme karşı bir bütün olarak konum alması için de bir fırsat sunar. Böyle bir süreç, bölge halklarının huzurunu, refahını ve özgürlüğünü artırabilir.
Bu görüş, üniversitelerin sempozyumları ve diğer akademik çalışmalarıyla geliştirilebilir. Pilot çalışma olarak ise Türkiye’nin destek verdiği Suriye’nin yeni anayasa süreci düşünülebilir. Bu çalışma, Suriye’nin birliğini ve geleceğini güvence altına alacak kapsayıcı bir anayasa oluşturulmasına katkı sağlayabilir.